29.11.14

üç

Ben demiştim, bu yazının bir diğer bölümünü sonra yazacağım. Yazıyorum al. 

Bir ay olmadı bile, ben yine sahra rengi bir pentinin içinde gözyaşlarımı tutmaya çalışırken ısırdığım dudaklarıma sonrasında büyük fotoğraf gülümsemeleri yaymakla meşguldüm. Benim oyun arkadaşım, diş tellerine domates yapışan çocuğum, kuzulara vereceğim otu toplayan erkeğim, teleferik mekanizmasını mekansallaştıran mucidim, her zaman ama her zaman arkamda olduğu bildiğim yoldaşım. Geriye doğru açılmaya başlayan alnı ve dökülmekten bıkmayan saçlarının parlaklığındaki konfetiler arasında bembeyaz ve güzeller güzel bir hanım kızın yanında edalı edalı dans ediyor. Kocaman olmaya yatkın göbeği ankaralı bir dayınınkiyle yarışırken küçükken bayramda şeker toplamaya gittiğimiz bir başka arkadaşına darısı başınıza diye sesleniyor. Güzel gözlü yuvarlak gözlüklü çocuk yanındaki kıvırcık saçlı zayıfçacık kızın belini daha sıkı kavrıyor ama bir garip düğün şarkısına eşlik edemiyor. Edemez zaten bilirim onu. Ertesi gün tuttuğum elini benden ayıran kıvırcık saçlı kızı tanımadığım kadar iyi bilirim. 

Bir ay olmadı bile, sevimli evlerinde cumartesi gecesini tatlılarla güzel smoothielerle geçirirken, benim onun için hiçbir zaman yüzüne söyleyemediğim şeyleri yazdığımdan bihaber. Ama unutmuyorum al k'nex bu oyna napıcan tetrisi dediğimi, yuvarlak suratını, baklava desenli süveterinin kızarttığı tombik yanaklarını. Kot ceketini, oyuncak arabalara yol çizişini, ğınn ğınn, cambiliklerini (bilye yahu), terliklerini, gazoz kapağından taso yapma tekniğini, huzurevindeki bayramlaşmayı.
ah benim gemilerde talim etmekten vazgeçen bahriyeli yarim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder